Şefkat ve empatinin güdülenmesiyle şekillenen idrak, anlayışı büyütür. İlişkilerde rahatlama sağlar. 

Ancak öyle olsa da, insan(lar) farklı anlama kapasitesine, farklı idrak düzeyine, farklı değerlere, farklı tutumlara sahiptir. 

İnsanlar arasındaki gerçek eşitsizlik de budur. Burada ortaya çıkar. 

Bu nedenle insanın en belirgin gelişmişlik ölçütü onun idrak ve anlama düzeyidir. Bu düzey onun hak ettiği hayatı ve dünyayı yaratır.

Bilgelik der ki, "Anlamak, anlaşılmaktan önce gelir. Anla ki, daha kolay anlasınlar seni. Anlarsan, anlaşılabilirsin." 

Ancak idrakte ve bilinçte değişim olmazsa, dengesiz algılar devam ederse, aynı döngü tekrar eder. Aynı şeyler, aynı anlar tekrar tekrar yaşanır.

Bir halden daha iyi bir hale evirilebilmek ve anlayışı geliştirmek için anların ve olayların nedenlerini anlamak ve idrak etmek gerekir.

Ancak düşünce dünyası yeni anlamlarla ve bilgilerle aydınlanmadan bu idrakin gerçekleşmesi kolay değildir. 

Çünkü idrak dengesiz algıları ve anlayışı düzenlerken, döngüyü de değiştirerek ilişkilere ve dönüşüme farklı bir tat ve haz katar. 

Unutulmasın ki, idrak bir irade işidir. Sevgi, eğitim ve disiplin gerektirir.