Çoğumuz fiziksel olarak uyanık olabiliriz, ama diğer birçok yönden uykudayız. Uyku genel olarak iyidir, uykusuz uzun süre hayatta kalamayız.
Nasıl bedenin kendini şarj etmesi için uyku gerekli ise, ruh için de uyanıklık gerekir. Ne kadar uyanık, tetikte ve farkında olursak düşüncelerimiz ve etrafımızda olanlarla ilgili, ne kadar sık yüce seçimler yaparsak, bulunduğumuz andaki anlayışımızla, günlük durumlarda o kadar aydınlanmış ve farkındalığı yüksek biri haline geliriz.
Kalabalıkların içinde, ruhen uyanık olmak demek; en temel düzeyde düşüncelerimizde özenli olmak ve doğru zamanda doğru yerde özenli düşünüp, nazik konuşmak ve davranmak demek, lakayt ve kabalığın tam tersi. Uyanık olmak demek çok değerli fırsatları yakalayacak kadar farkında olmak demek, sürekli zavallı bahtsız, geride kalan ya da ıskalayan hissetmek yerine!
Uyanık olmak; anın istek ve ihtiyaçlarına cevap verebilmek ve paylaşabilmek, dikkatsiz, ihmalkâr olmamak, her an eyleme geçecek kadar tetikte olmak, ilgisiz ve tembel olmamak demektir. Diğerlerinin ihtiyaçlarına karşı umursamaz olmamak, duyarlı olmak demektir.
Yatağımızda uyurken, rüyalarımızın ve arzularımızın dünyasında kendimizi kaybederiz. Dinlendiğimizi düşünebiliriz, fakat bilinçaltımız sürekli çalışmaktadır. Dolayısıyla nadiren ihtiyacımız olan dinlenmeyi gerçekleştirmiş oluruz, çünkü manevi olarak huzurlu değilizdir.
Şimdi bilinçaltında komada olan bir insan hayal edin. Önünde ne kadar güçlü davul çalarsanız çalın, duyamayacaktır. Çünkü o anda ve uyanık değildir.
Aynı şey ruh uykudayken de geçerlidir, kendi egoist, bencil dünyamızda kaybolmuşuz. İnsanlığı, daha büyük bir amacı düşünmek yerine, sadece kendimizi düşünüyor ve sadece kendi geçimimizle ilgileniyoruz. Eylemlerimizin gezegenimizi nasıl etkilediğinin farkında değiliz. Sadece kendi arzularımızın karşılanması ve kendi dünyamızda kendi mutluluğumuz için yaşıyoruz. Bizim dışımızdaki büyük resme karşı kör ve sağırız, madde dünyasının ötesindeki derin işleyişin ve varoluşla bağlantının farkında değiliz. Varoluşumuzu şekillendiren görünmeyen enerjileri anlamıyoruz.
Sadece üç boyutlu bir beden olmanın bilincinde yaşamak bizi uyutuyor. Uyanmak ve daha derin gerçekliğimizle (hakikatimizle) yüzleşmek için hazır ve istekli olmayabiliriz. Hakikatimize uyanmak, ürkütücü ya da çok zor bir işmiş gibi hissettiriyor olabilir. “Cehalet mutluluktur” diye düşünüyor olabiliriz. Ve gerçek şu ki her birimiz bizler için en doğru zamanda uyanacağız.
Çoğumuz bazen uyanığız ve bazen uykudayız. Bu bilincimizi ne kadar uyanık ve tetikte tuttuğumuza bağlı… Fakat ruh uykudayken ne kadar fırsat kaçırıyoruz? Aslında çok.
Ruhsal farkındalığımız arttığında, daha mutlu ve neşeli olur, etrafımıza ışık saçarız! Daha sevgi dolu, şefkatli, özgüvenli oluruz. Yalnızca alışkanlıklarımızdan ve duygularımızdan hareket etmek yerine, daha derin bir anlayıştan hareket ederiz. Kişiliğimizin olumsuz yönlerini daha kolaylıkla bırakabilir, kabul edebilir ve hatta olumluyu yaratırız.
Kendimize ve başkalarına daha nazik ve anlayışlı oluruz. Daha farklı ve daha tatmin edici hayatlar yaşarız, çünkü gerçekten yaşadığımızı hissederiz, hayatta kalmaktan öteye geçeriz, gerçekten yaşarız! Hayat bir savaş, bir mücadele olmaktan çıkar, heyecanlı bir keşif yolcuğuna dönüşür.
Yorucu bir günün sonunda, yatağa girmek ve uyumak, rahatlatır, dinlendirir ve tatmin eder.
Daha da iyisi, ertesi sabah tazelenmiş, motive olmuş, parlayan güneşle, cıvıldayan kuşlarla birlikte, yeni günün maceraları için heyecanlı, canlı hissetmek mümkün olabilir!
Cehalet uykusundan uyanıp, sevgi, neşe ve keşif yolculuğuna uyanma vakti!
Aruna Ladva (alıntıdır)
You can also send us an email to karyohliso@gmail.com
Leave a Comment